Neden hep erteledik yaşamayı? Neden mutluluk fırsatlarımızı hep yarına bıraktık? Bu kadar mı eminiz yarından, yarının getireceklerinden?

Herbirimiz belli süreler için ziyaret ediyoruz bu yaşamı. Sonsuza kadar değil, sadece nefesimiz bitene kadar buradayız ve bilmiyoruz kim ne kadar kalacak. Ama öyle eminiz ki gitme vaktinin uzak olduğundan bir cesaret, yarına bırakıyoruz herşeyi..

Kimi zaman olmadık basit olaylarda takılıp kalıyoruz, kahroluyoruz.

Duygularımızı kendi içimizde yaşıyoruz nedense. Nefretimizi kusuyoruz belki ama sevgimizi saklıyoruz kendimize. “Nede olsa biliyor değil mi?”

Hayır bilmiyor. Bilse de duymak istiyor, neden yarım yaşıyoruz ki mutluluklarımızı. Sevgi paylaştıkça sarar etrafımızı gülücükler kahkahaya dönüyor paylaşılınca.

Ya çok benciliz ya çok eminiz yarından ya da cesaretimiz yok yaşamaya.

Yaşamak özen ister emek ister. Küçük sarsıntılardan yıkılmak

 

en büyük cesaretsizliktir. Hayata tutunmak gerek sıkı sıkıya. Ve bir gülümseme fırlatmak yaşadıklarımıza ve yaşayacaklarımıza. Özümsemek lazım aldığımız her bir nefesi.

Hayatı kaçırmayalım.

Gülümseyelim 🙂

08.08.06 Cuma

 

Önceki İçerikSen ancak kendinin cetvelisin..
Sonraki İçerikYaşamdan ince ince
Hanife Erciyas Çilingiroğlu
Hanife Çilingiroğlu / Pazarlama Müdürü Güzel Atlar Diyarı, Kapadokya’dan geldi İstanbul’a... Hayata dair teorileri var... Seviyor, çalışıyor ve yaşıyor, bazen en çok çalışıyor... İnternet üzerine yeni teknolojileri takip ediyor, hem kurumsal hem bireysel için “nette bilinçli sosyallik” üzerine saatlerce konuşabilir... En çok gülümse(t)meyi sever, bilir ki çoğu zaman bir tebessüm hayat kurtarır... Bitki çayları var bir de, asla vazgeçemez.. Hatta son gözdesi; “ballı, tarçınlı ve sütlü yeşilçay” şiddetle tavsiye olunur...

4 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz