“Afedersiniz, Bir kase sevginiz var mıydı? Bizde kalmamış da, annem yolladı.”

Kapıyı açtınız ve küçük bir çocuk elinde kase, yüzünde gülücük masumiyetiyle karşınızda.

Cevap bile vermezsiniz, kim bu densiz öyle değil mi?

Sevgi anlamını yitiriyor.Günde kaç defa birilerine “Seni Seviyorum” diyoruz ki? Kaç kişiyi mutlu ediyoruz. Sadece yaşamış olmak için yaşarsak, ne anlamı kalır ki yaşamanın? Her şey rutin, tek düze, amaçsız…

Koca işe gider, sabahın bir vakti surat asıktır; şöyle yarım ağız bir “günaydın” aynı şeyler..Kadın temizliğini bitirir sonra komşusuyla bir kahve içer, dertleşir, dedikodu yapar.. Bu ara çocuk okuldadır. Akşam eve dönüşte ne bir güleryüz ne de anlatacak elle tutulur bir şeyler var. Herkes kendi kendinedir. Koca maç izlemek ister, kadın pembe dizi, çocuk arada farkedilmez bile..

Zaman geçer, yaş ilerler ama yapılmayanlar hep aynıdır. Tek değişense saçlardaki aklar ve yüzlerdeki kırışıklıklardır.

Sonra depresyona giriyoruz. Bunca olmayan şeyden sonra yaşayamamak koyar insana.  Yaşam bu geçti mi gidiyor. Hem de onca pişmanlığı, onca kahretsini, keşkeyi bir kenara atıp çekip gidiyor.

hayata gülümse

 

Zor değil aslında yapılması gereken..

Bir tutam sevgi, yarım kaşık güleryüz..

İşte yaşamaya başladınız bile..

 

 

 

29 Haziran 2002

Özkonak

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz