Sayın Milli Eğitim Bakanımız Ömer Dinçer’in açıklamasından sonra yazayım istedim.. Ne de olsa ben de bir zamanlar öğretmenliğe başlamak için ısrarla KPSS sınavını deniyordum.

Ben 4 sene önce ısrar etmenin anlamsız olduğunu görüp yolumu değiştirmiştim, o dönemde de atama bekleyen ve kontenjanlar arasında baya fark vardı.. Bakanımız yeni farketmişler ve çözümü Eğitimini almış Öğretmen adaylarımızı başka sektörlere yönlendirmekte bulmuşlar.. Öngörüleri bu kadarmış demekki..

Daha ilkokul yıllarında başlar,  öğretmen olma sevdası.. Kimisi sırf bu meslek için yaratılmıştır sanki.. Yıllarca eğitimini alır ve karşısına KPSS gibi bir engel çıkar. Üstelik sanki kazanılamasın diye özenle hazırlanmış bir sınavdır. Kimi branşlardan soru bile yoktur sınavda. Amaç söylendiği gibi öğretmen olacak kişinin genel kültür ve alan bilgisini ölçmek ise, ee nerde o zaman bu sınavın geçerliliği demek geliyor insanın içinden.. Susuyoruz..

Her sene binlerce Öğretmen adayı başarı ile mezun olur. Hepsi heveslidir, idealisttir, öğretmeye başlamak için can atar..  Kazanamaz, tekrar dener, sonra bir daha ve böyle sürer gider.. Taki geriye bir bakar onbinlerce yeni mezun ve senelerdir atama bekleyen vardır.

Niye, çünkü ısrarla her sene eğitim fakülteleri dolup taşıyor, kontenjan bol, mezun bol.. Dile kolay 264.000 açıkta bekleyen Öğretmen adayı vardır.  Ee demezler mi insana, “Madem atamayacaksın neden bu kadar mezun veriyorsun?” 

Biz diyemesek bile Milli Eğitim Bakanımız Sayın Dinçer diyeceğini der. Bir güzel tavsiyede bulunur, sanki sorumlusu öğretmen adaylarıymış gibi: “Bu kadar öğretmene ihtiyacımız yok, yeteneklerine uygun başka mesleklere yönelsinler”

“Atama bekleyen öğretmen sayısı 264 bin, bizim ihtiyacımız ise 60 bin” demiş bir de.  Hay Allah daha önce farkedemediler sanırım, arz talep dengesini tutturamadılar..

Dedim ya bazı insanlar sırf eğitimci olmak için yaratılmıştır, başka meslek değildir asıl başarılı olacağı alan..

Birileri hep bizim adımıza karar veriyor zaten.. Bu sefer de öyle oldu.. Hadi bakalım, tası tarağı toplayıp yeni meslek arayın..  Dikkat edin ama, hepiniz aynı sektöre yönelmeyin yoksa yine yeni bir meslek aramanız gerekir.. Sektöre ayrılan bütçe normalin üstüne çıkar, ee bir yerlerden kısmak gerekir.. O da size patlar!!!

Sindiririz bunu da, neleri sindirmedik ki biz!  Bu da bir şey mi..

Buyrunuz; Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in Taraf gazetesine verdiği röportaj aşağıdaki gibidir.

“Üniversiteleri akademik olarak özgürleştireceğiz” diyen Dinçer, eğitime ayrılan bütçenin savunmaya ayrılandan 20 milyar lira daha fazla olduğunu belirtirken, kamu yönetiminin geleneksel zafiyeti yüzünden açıkta kalan 264 bin öğretmene “Bu kadar öğretmene ihtiyacımız yok, yeteneklerine uygun başka mesleklere yönelsinler” tavsiyesinde bulundu.
İşte Taraf Gazetesi’ne konuşan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in açıklamasının bir bölümü:
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yeniden yapılandırıldı. Kimi çevreler bu yapılanmayı, MEB milli vasfını kaybediyor diye nitelendirdi. Yapılanma tam olarak neyi amaçlıyor?
Biz, Milli Eğitim Bakanlığı’nın teşkilatıyla ilgili kanunda değişiklik yaptık. Eğitimle ve eğitim sistemiyle ilgili bir değişiklik yapmadık. Türkiye’de eğitimin temel ilkelerini belirleyen kanun, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile milli eğitim temel kanunudur. Bizim yaptığımız değişiklik bu kanunlarla alakalı değil. Teşkilat kanununda yaptığımız değişiklik ile hiyerarşik basamakları azalttık. Dolayısıyla, Türk eğitim sistemini daha etkin ve verimli kılmayı amaçlayan bir yapı oluşturmaya çalışıyoruz. Çünkü önceki yapı çok büyümüştü, esnekliğini kaybetmişti, katılaşmıştı. Dolayısıyla da bir görevi birden çok birim yapmaya başladığı için koordine olamıyordu ve etkinlik kaybolmuştu. İkincisi, hiyerarşik basamaklar çok arttığı için kararlar gecikmekteydi. Üçüncü olarak, çok katı gelenekler, bakanlıkta yenilik yapma fırsatı sunmuyordu. Yaptığımız çalışmada tüm dünyada meydana gelen gelişmeler karşısında daha esnek, daha çabuk karar verebilen, işlerini daha etkin yürütmeyi başaran bir örgüt tasarlamaya çalıştık.
MEB bütçesinin Milli Savunma Bakanlığı (MSB) bütçesinin üzerinde olduğu belirtiliyor. Ancak, savunmaya ayrılan ve bu yıl ilk kez Sayıştay’ın denetimine tabi olacak olan bütçe dışı kaynaklar ortaya çıktığında, MSB bütçesinin yine MEB bütçesinden yüksek olacağı belirtiliyor…
Başbakanlık müsteşarlığının bilmediği kaynak olamaz. Biliyorsunuz ben başbakanlık müsteşarlığı yaptım. MEB, ÖSYM, YÖK, üniversiteler ve birde il özel idarelerinin eğitim için ayırdığı payları dahil edildiğinde milli eğitim bütçesi bu yıl 59 ila 60 milyar liraya ulaşıyor. MSB, Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) fonu, askeri vakfa ait firmalar ve benzeri kaynaklara baktığınız zaman bu yıllık 38, 39 milyar lira civarındadır.
Arada 20 milyar liralık fark var. Bir başka ayrıntı ise şöyle; daha önceki yıllarda savunma ihtiyaçları ile ilgili olarak şayet bütçe kaynakları yetmezse örtülü ödenekten de destek sağlanıyordu. Hatırlarsanız, 2003 yılından önce örtülü ödenekten savunma ihtiyaçları için bazı demirbaş alımları ki ben hücumbot alımını biliyorum yapılıyordu. Ancak 2003’ten sonra hükümetimizin yaptığı düzenlemeye göre, örtülü ödeneklerden demirbaş sayılacak türden hiçbir şeyin alınmaması kararlaştırıldı. Mesela, MSB, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT, artık demirbaş sayılacak harcamalarını kendi bütçelerinde açıkça göstermek zorundalar. Çünkü şeffaflık çok önemli. Şayet bu kurumlar, demirbaş alımlarını kendi bütçelerine koyamıyorlarsa Başbakanlık’taki Güvenlik İşleri Başkanlığı bütçesinden alım yapabiliyorlar. Dolayısıyla kimi alımlar, bu kurumların kendi bütçelerinde görülmüyorsa güvenlik işleri başkanlığı bütçesinde görülüyor. O yüzden insanların gönlü rahat olsun. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi 2002’de 7,5 milyar Türk lirası iken 2011 yılında yüzde 354,6 artışla 34,1 milyar TL oldu, 2012’de ise 39,2 milyar TL öngörülmesiyle bu artış oranı yüzde 425’de çıktı.

Bazı okul isimlerinin değiştirileceğini söylediniz. Neden?
Şimdiye kadar sadece kendi kaynaklarımızla değil aynı zamanda hayırsever kaynaklarıyla çok ciddi anlamda eğitim sistemine okul kazandırdık. Çoğu kere de bağış yapan kişiler, ister şahıs olsun ister tüzel kişilik olsun, bağışladıkları okullara kendi isimlerini vermek istiyorlar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz