Her zamankinden farkli bir yoğunluk hakimdi ofise.. Çalıma esnasında gelen bır ziyaretçi ile ayak ustu iki laf ettik.. Yazilimciligin ne kadar zor oldugundan ve sonra pazarlamadan açıldı konu..
Enteresan bir giriş oldu; insan inandığını mı satar, yoksa sattığına mı inanır?
Bır fuarda stand açan ve 100 çeşit elementten oluştuğunu iddia ettigi bır kolye satmaya çalışan birisi ile görüşür.. Fuarın ilk gunü kolye ilgisini çeker, fiyatı baya pahalıdir, peki nedir özellikleri, herhangi bir kolyeden farki nedir? Bizimki sorar satici birkaç deneme yapar ama beceremez anlatmayı, fuarın son gunü pes eder..
Biz de kendi aramizda yorumladık..
Ne sattığını bilmeli önce, en ince ayrıntısına, olumlu ve olumsuz taraflarına kadar bilmeli hatta once kendisi kullanmalı..
Satmak ayrı bır meziyettir.. Bazıları gercekten önce kendisi beğenir, kullanır sonra satar.. Guzel bır özelliktir bu, karsı tarafa duyulan saygiyi da gösterir..
Bir diger ornekte ise, ürünün ne oldugu detayları ya da kendi tercihi olup olmadıgı önemli değildir, sadece satmaya kanalize olmuştur ve satar..
Olay aslında bır kolyenin o kadar pahalı bır fiyata satılıp satılamayacağı idi. Elbette satılır dedim, yeterki satan kullansın, özelliklerini öğrensin, karsi tarafin buna ihtiyaci oldugunu hissettirsin..
Önce ihtiyac dogsun sonrası zaten beceri..
Ürünü alan kisi neden o kadar para vereceğini bilmek ister, anlatabilirse her iki taraf ta mutludur.. Yok anlatamazsa satış gerçekleşmez zaten..
İşin özü aslında inanmak ve istemek.. Hangi sektörde olduğunuzun önemi yok. Önemli olan yapılan işin hakkını vermek için araştırıp, inceleyip, planlamak.. Geri dönüşleri iyi takip etmek..
Başarı zaten gelecek..
Sevgi ile kalın..